24 Mart 2019 Pazar

YAŞ OLGUNLUK YAŞI: ALPAY

Havanın yavaş yavaş daha geç kararmaya başladığı, kışın kasvetini atmaya başladığımız ilkbaharın müjdecisi Mart ayı, benim adına uzun süredir ötelenmiş bir buluşmaya da ev sahipliği yapacaktı. Normalde 8 Aralık 2018 tarihinde bir başka yerde düzenlenecek olan Alpay konseri, etkinlik günü iptal edildi ve bu buluşma için ikinci bir fırsat aramaya başladım. O fırsat ise çok geçmeden ayağıma geldi: 22 Mart 2019 Cuma günü mesai çıkışında sevgili nişanlım Merve ile birlikte Alpay’ın 50. sanat yılını kutlayacağı ve muhteşem olacağını tahmin ettiğimiz konseri için Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde yerimizi aldık.

Davulda Whisky’nin davulcusu Alpay Şalt, flütte ve geri vokalde Doğan Kospançalı (2016 Tanju Okan Müzik Yarışması birincisi), klarnette Emre Kaya, klavyede Evren Kalaycıoğlu ve vokallerde Ayla Ünlü ve Gözde Ural (2003 Altın Güvercin Müzik Yarışması ikincisi) gibi birçok önemli ismin orkestrada yer aldığı gece 1962 senesinden bir Tony Dallara klasiği Norma Mia ile başladı.

Daha sonra acıklı iki aşk hikayesini farklı dillerde dinledik: Sensiz Saadet Neymiş ve Historia De Un Amor. Historia De Un Amor’u “Benim Bütün Dualarım Seninle” olarak Türkçe sözlerle tanısak da Carlos Eleta Almaran tarafından yazılan şarkı, Almaran’ın eşini erken yaşta kaybeden kardeşine adadığı hüznü barındırıyor. Hüzün dalgası bir sonraki şarkıda “Neredesin Sen?” ile Neşet Ertaş anılarak devam etti. Tom Jones efsanesi “Delilah” hepimizi hareketlendirirken, gecenin ilk Alpay şarkısı “Gözlerin”in sıcak melodisine tüm salon alkışlarla eşlik etti ve bu harika dakikaların ardından Ayla Ünlü, İspanyolca bir solo performansın ardından 2010 yılında Funda Arar ve Alpay düeti olarak dinlediğimiz “Yanarım” şarkısını ustasıyla birlikte seslendirdi. Alpay’ın 30 sene önce bu ay aramızdan ayrılan söz yazarı Fecri Ebcioğlu’nu uğurlamak için trenle Ankara’dan İstanbul’a gelirken sözlerini yazdığı “Yanımda Kal” ile üzülüp, 60 yılı deviren bir efsane şarkı “Volare” ile tebessümleri geri aldık. Gözde Ural’ın “Je T’Aime” (Lara Fabian) performansının ardından, Işın Karaca ve Alpay düeti olarak bildiğimiz “Sessiz Kalma” bu sefer Gözde Ural ve Alpay düeti olarak karşımıza geldi. Coşkunun dört şarkılık (Fabrika Kızı, El Porompompero, Aynalı Kemer ve Artık Sevmeyeceğim) bir potpuri ile tavana çıktığı dakikalar, Alpay’ın flamenko tap dansı ve Melek Yel’in muhteşem dans performansı ile Madrid gecelerine yol aldığımız “Madridli Maria” ile devam ederek bizi konserin ilk yarısının sonuna getirdi.

Ara Dinkjian’ın bestesi “Picture” üzerine usta yorumcunun yazdığı Türkçe sözlerle dinlediğimiz “Dağların Arkasında Yar” ikinci yarının ilk şarkısı olarak kayıtlara geçti, “Allah’ım Yeter” ve “Ola Se Thimizoun/Olmasa Mektubun” ile konser devam ederken dördüncü şarkıda bambaşka duygularla buluştuk: 68 kuşağına hediye edilmiş ama 2013 Gezi Parkı protestolarında hayatını kaybeden tüm gençler için Alpay’ın o dönemde de hatırlattığı “Ellerinde Güllerle” ile başımızı öne eğdik, dünya ve kara toprak adına utanarak. Daha sonra Attila İlhan’ın unutulmaz şiiri “Aysel Git Başımdan” eşliğinde salonda adeta çıt çıkartmayan bir bale gösterisine tanık olduk, bir başka Alpay klasiği “Git” ise hemen ardından kulaklarımıza geldi, peşinden “Aşkın Da Yalan” ile birlikte. “Jamaica Farewell”, “Banana Boat Song” ve “O Gemide Ah Ben De Olsaydım” potpurisi bizi Karayipler’de dalgalara teslim ederken, “Usti Usti Baba” ile Balkanlar üzerinden yurda geri dönüş yaptık, çünkü kapıda bizi “Ayrılık Rüzgarı” bekliyordu. Sonrasında, Alpay denilince akla gelen belki de ilk iki şarkı olan “Eylül’de Gel” ve “Hayalimdeki Resim” tüm salonla birlikte söylenirken bu şarkıların bitiminde konser salonunun tüm ışıkları yandı ve usta yorumcu seyircilerin arasında dolaşarak büyük bir sevgi seli ve kucaklaşmalar eşliğinde “Kadınım”, “Hasret”, “Öyle Sarhoş Olsam Ki”, “Deniz ve Mehtap”, “Atlı Karınca” ve “Boşvermişim Dünyaya” klasiklerini arka arkaya seslendirip sahneye geri döndü.

Yazımın paragraflardır değinmediğim başlığı ise usta yorumcunun 1991 tarihinde seslendirdiği ve çok sevdiğim bir Bora Ayanoğlu şarkısının ismi: “yaş olgunluk yaşı / kara sevdalara veda mı ettik ne / rüzgar mı attı durgun sulara / benden mi geçti yoksa aşk zamanı” dese de bu şarkıyı ilk dinlediğimiz tarihten 28 sene sonra görüyoruz ki Alpay’ın müziği aşkla hissedip yaşatma zamanı hiç geçmeyecek. Konser başlarken “benim size keyifli bir akşam yaşatma sorumluluğum var, sizlerin de keyifli bir akşam yaşama sorumluluğunuz var” diyerek nazikçe hatırlattığı karşılıklı sorumluluklarımızı yerine getirmiş olmanın huzuruyla bu muhteşem gece, tekrarlanan “Eylül’de Gel” performansıyla son buldu.

Elinde, Alpay’ın 2004 yılında yayımladığı otobiyografi kitabı “Eylül’de Gel” ile konsere gelmiş ve yaşının benden büyük olmadığını tahmin ettiğim birisini görmenin mutluluğunu yaşadım yaşamasına ama birçok ülkeye, birçok kültüre ve birçok sanata selam verdiğimiz bu muhteşem akşamdan sonra bu soruyla evin yolunu tuttum: şarkılar bozulduğu için mi duygular bozuldu yoksa duygular bozulduğu için mi efsane konserlerde şarkıların yaş ortalaması yüksek çıkıyor?

(Not: Bu yazı 24/03/2019 tarihi itibariyle hukuki koruma altına alınmıştır, sahibinden izinsiz alıntı yapılması ve kullanılması telif hakkına tecavüz kapsamında değerlendirilecektir.)