2002’de 15 yaşımdayken eski
Türkçe albümlerin müzik marketlerde tekrar basılarak yer aldığını görünce
gözümü karartıp bir kaset arşivi yapmaya karar verdim (ki o zamanlar kasetler vardı).
İlk aldığım albümler Sevgililer Günü ve Bulutlara Köprü idi, bu seriye İlhan
İrem’le başlamıştım. Bu albümlerden sonra ona duyduğum sevgi yerine oturmaya
başlayarak bana diğer albümler için yol veriyordu. Uzatmamak adına belli
şarkılardan giderek içimdeki İlhan İrem’i anlatmak büyük bir keyif olacak.
Hoşgeldin Kadınım’da “güldün
güller açıldı penceremin demirlerinde” derken, yarattığı çağrışım sabah
kalktığında pencereyi açmış yalnız bir erkeğin çiçeklerine su dökerken kapıda
sevdiğini görüp çiçeklerle birlikte ona sevinmesiydi, hala aynı naif hisleri
duyuyorum bu şarkıda. Konuşamıyorum’da Orhan Veli’ye gidiyor aklım, o
anlatamıyordu, biz ise bu şarkıda konuşamıyorduk, sözler düğüm oluyordu, adeta
sessizliği hissediyor ve yaşıyorduk. Şartlı Refleks insanların ezbere yaşamına
İlhanca bir eleştiri değil mi sizce de? Günden Güne’de hiç yaşamadığım
1970’lere dönüyordum ve o zamanlardan dünyaya bir şeyler olduğunu gören İlhan
İrem’e hayret ediyordum. Bir Yıldız sanatçıların günümüzdeki yalnızlığını ve
tutsaklığını yıldızların yalnızlığına benzetmemi sağlıyordu. Samanyolu’nda
“ışıklı yağmur”un içimize akan ve sevdiklerimize söyleyemediğimiz, geç
kaldığımız sevgileri simgeleyip simgelemediğini ise hala düşünürüm.
Havalar Nasıl’da “Uludağ” ve
“Marmara kıyıları” dendiğinde gözlerimizi kapayıp hangimiz Bursa’ya yolculuk
yapmadık? Hoşgörü’de hiçbirimizin mükemmel olmadığını ve bu yüzden
sevdiklerimizin kusurlarını hoş görmemiz gerektiğini ilk dinlediğim anda hayat
görüşüme altın harflerle kazıdım. Hayatın Üçüncü Gözü’nde üçüncü gözün gönül
gözü olduğunu düşünmeyen var mı? Yağma Yağmur’u kendini hiçe sayarak sevdiğine
teslim eden herkese adıyorum “beni eski sevdalara düşürme” dizeleriyle.
Belki’de kendini tanıyamayan insanları görüyorum: “aynada gülen yüzler biz
miyiz?”.
Şampiyon şarkısı “her insan
şampiyon hayat savaşında, kimi sıcak döşeğinde kimi dağ başında” diyerek her
insanın görünmese de bir değer ve bir anlam taşıyabileceğini Sabahattin Ali’nin
Kürk Mantolu Madonna kitabından başka öğreten tek sanat eseri olurken gözümde, Atatürk’ün
özel sözünü ad olarak taşıyan Yurtta Barış Dünyada Barış “barış tren ve biz
ray” diyordu. “Güzel gelecek günlerin gecesi sisli olurmuş” diyerek en kötü
anlarda da gülmemizi sağlayan İlk Gülücükler’i ve herkesin mutlu olmasını
isteyen “Dünya Penceresi”ni atlamam mümkün değil. “Bir Başka Dünyanın
Penceresi”nde artık aramızda olmayanları gözyaşlarıyla anmamak olanaksız. Peki,
Küçük Hesaplar’da hepimizin aklına çevremizden 3-5 kişi gelmiyor mu? Gezgin’de
“sevginin yolcusu” olduğumuzu tüm sevenlerine hatırlatıyor İlhan İrem, Sevgi
Sevgiyle Çoğalır’ı da aynı hislerle dinliyorum. Er Mektubu Görülmüştür’de de
askere giden tanıdıklarımıza duyduğumuz hasret yankılanıyor yüreğimizde.
Bursa’dan İstanbul yollarına çıkmasını sağlayan Birleşsin Bütün Eller yıllardır
verdiği sevgi mesajlarının bir özeti. İlhan-ı Aşk’ın öyküsünü yıllar sonra yazabilirim,
bende son noktasını bulmadı henüz.
Bir yolculuk benim için İlhan
İrem, her şarkısını dinlediğimde yepyeni anlamlara vardığım 21.yüzyılın bilgesi
o, yaşadığımız ve içinde sevgi kırıntısı bulunan hangi duygu yok ki
şarkılarında? Hayatımı sevginin akıntısına bırakmamı sağladı; sevgiye inanan ve
korkusuzca tüm sevdiklerine yüreğini açan birisiysem artık, bunda onun etkisini
yadsıma şansım yok. Bu topraklarda olmasından büyük mutluluk duyduğum ve sonsuz
teşekkür ettiğim İlhan İrem’e ve tüm “sevecen”lere: ışık ve sevgiyle.